İzleyiciler

10 Haziran 2015 Çarşamba

Bittiği için üzülme, yaşandığı için gülümse

   Çok kayıp verdim ve belki verdiğim kayıpların yerini dolduracak kadar bile kazanamadım. Geçmişe hatta sadece 1 yıl öncesine baktığımda yanımda kimler vardı, ben nelerle uğraşıyordum, nerede ve kimlerleydim. Şimdi baktığımda ise yeni bir şehir, yeni insanlar, yeni olaylar, yepyeni bir hayat. Peki ya ben ne oldum? Aynı değilim ben, gidenler o kadar çok şey götürdüler ki yağmurun altında kalmış sulu boya tablosu gibi bütün renklerim dağılıp aktılar. Her gidenle beraber toprağa havaya her yere dağıldı her bir rengim. Kimisi farkındaydı benden çaldığı şeyi ve devam etti, kimisi ise bunu istemeden yaptı. Aldıkları verdiklerinden neden hep ama hep fazlaydı? Bana bir sürü şey kattılar ama kendilerini benden alarak beni en derinde yalnız bıraktılar yani alabileceklerinin en fazlasını almış oldular kendilerini benden alarak. Hele bazıları var ki bir kere gitmek yetmedi o bazılarına ve o kadar çok gittiler ki benden, beni benimle öylesine bıraktılar ki düşman olsa yapmazdı belki de.
    Sevmek gerçekten acıtıyor. Gidenleri hala sevmek ne kadar mantıksız olsa da hala öylesine seviyorum ki benden vazgeçenleri ve öylesine kızıyorum ki beni yalnız bıraktıkları için ne de olsa insan en çok sevdiğine kızarmış.
    En çok özlediğim kişi ve en çok kızdığım Mia'mdır. Hayatıma öyle kısa bir zamanda girip, parçam olup öyle kısa bir süre de çıktı ki belki de en çok üzüldüğüm oydu ve belki en çok özlediğim. Birbirimizin hayatından çıkarken tek bir sözcük etmedik sadece anlamıştık, zamanı gelmişti, birbirimizin hayatındaki görevi tamamlamıştık. Az çok toparlamıştık birbirimizi o kısa sürede ama ikimizde biliyorduk bir gün gitmemiz gerekeceğini. Bunu umursamadan geleceğe dair planlar yapardık, birbirimize yeni şarkılar öğretirdik ve her gece en az 2 kadeh içer sarhoş olmuş gibi yapıp hayaller kurar eski sevgililerimize söver ve bazen de ağlardık. Sonra aynı yatağa girer Kaybedenler Kulübü izlerken uyurduk. Bölümü gelip Melancholy Man çalmaya başladığında uykumuzdan uyanır söyler ve tekrar uyurduk. Çok şey yaşamıştı, çok yarası vardı. Yaşı gibi tecrübesi de fazlaydı. Onun hayatını anlatmaya kalkarsam hem ben ona yazarım dayanamayıp hem de okuyan ona acır. O bunu asla istemezdi. Gitmeden bana son bir notu vardı Mia'mın:

       Bir kapı daha kapandı.
Her şeyin bittiği yerde yeniden bir hayat başlar.Bunu asla unutma Küçük!
Hayatına girecek yüzlerce, binlerce yeni insan var ama insan ömrü buna yetmez işte bu yüzden bir   miktar Devr-i Daim'e ihtiyacı var. Birileri gitmeli, çıkmalı ve silinmeli ki yenileri girebilsin.
Bu satırları sana yazarken bir bildiğim var inan. Ben en sevdiğimden vazgeçtim, kendi ellerimle, biliyorsun. O yüzden hiç kimse vazgeçilmez değil Küçük. Bir acıtır, üç, beş, bin acıtır ama bir gün bakarsın bitmiştir. Hissetmezsin bile. O yüzden korkma Küçük. Korkma, ben varım.

                                                                   03.03.2014
                                                                       02.29

Şimdi sen yoksun Mia ama korkmuyorum ve üzülmüyorum bir gün yine beraber hayal kuracağız biliyorum ve her zaman dediğimiz gibi;
       Bittiği için üzülme, yaşandığı için gülümse..



9 Mayıs 2015 Cumartesi

Mavi Gibi..

Her şarkının, her sözün, her düşüncenin hatta her anın birine çıktığı anlar var. Ne kadar üzücü, bunaltıcı, yeter artık denilesi olsa da bir o kadar keyifli onun her anında olması. Hayalini tek başına kurduğum anılarla yaşıyorum beni ayakta tutuyorlar, şimdilik. Ona söylemek istediklerimi kimseye söylemem ama kaçışım olan yazma eylemini kullanabilirim. Ben çok yaralandım. İlk aşkım tarafından hayatımın dönüm noktası olan insan tarafından terk edildim hem de hayata karşı terk edildim, ortada kalmadım hayat direk karşımda benim duramadığım gibi dimdik duruyordu. Ayakları öylesine öz güvenle basıyordu ki yere, yüzünde çektirdiği acılardan olduğunu düşündüğüm kötümser ama ilk hareketi senden bekleyen bir gülümseme vardı, ilk hareketi ben yapacaktım ki sen başlattın bu oyunu diyecekti göz göre göre yaptın diyecekti ve ben her zaman her hatamı göz göre göre yapmaya başlayacaktım. Her seferinde en fazla yarayı alıp olay yerinde bırakılacaktım etrafıma bakıp kurtulmanın bir yolunu arayacaktım ve o an oradan çıkarsam orada yaşadığım her şeyi unutacakmışım gibi gelecekti oysa ki hayatın benimle işi bitmemiş olacaktı oradan kurtulduğum için beni tebrik etmeyecekti madem oradan kurtuldun seni bir süre rahat bırakıyorum demeyecekti şimdi de bununla uğraş diyecekti ve ben defalarca keşke orada kalsaydım canım bu kadar yanmazdı diyecektim. Her gece uyumadan önceki en son sözüm 'Canım yanıyor' olacaktı. Uyandığımda ise 'Niçin?'.Hayat hiçbir zaman sıkılmadı benimle uğraşmaktan ve bana 'Artık tek başınasın hadi biraz eğlenelim seninle' dedi benim ilk aşk yalnızlığımda. Küçüktüm ama toparladım hayatı yenemesemde masumiyetim sayesinde sıvıştım. Ondan tamamen gidebilmemin sebebi ise yeni biriydi. Tamamen yeni.. Olmazsa olmaz dediğim biri. Olmazsa olmayacaktı, benim olmalıydı ve istediğimi aldım. Tazelenen öz güvenim, ona karşı hissettiğim hırs onu benim yaptı. Tanıdığım en rahat insandı ben de onun tam aksine hayatı en ciddi noktasında yaşayan biriydim. O aşık olamaz onun sadece bir amacı vardır dediler, umurumda değildi, o benimdi. Büyük bir aşkımız olmadı ama benim için önemli, onun için yeni olan duygu bizi iki buçuk yıl bir arada tuttu. Her şeyin bir sonu olduğu gibi bu da sonlandı. Başka bir zaman daha ayrıntılı anlatacağım. Bu ilişki beni içten bitirdi. Kimse görmedi, kimse hissetmedi ama bütün dengem hatta psikolojim alt üst oldu. 
   Sadece birini istiyordum öyle biri olsun ki o kişi bende merak uyandırsın, tanımak için çırpınayım, benim olması için en büyük çabayı harcayayım dediğim biri. Çok uzaklara bakarken yakınıma hiç bakmadığımı fark ettim. O zaten yanımdaydı. Zaten konuşuyordum yani konuşmaya yeni başlamıştım. Rüya gibi başladı konuşmamız. Bir olayı anlatırken kimseye anlatmadığım ayrıntıları ona anlattım, bir nevi kendimi hediye paketi bile yapmadan ona hediye ettim. Böyle yoğun, her tarafımı saran bir duyguyu daha önce yaşamamıştım. Adını gördüğüm an nefesim kesiliyor, yüzü ve gülüşü aklıma geliyordu. Aklımdan geçenin aynısını onun bana yazdığı mesajda görüyordum. Hissettiği şeyin aynısını ben hissediyordum, düşündüğü şeyin aynısını ben düşünüyordum hatta hayallerimiz bile aynıydı. Ruh ikizimdi benim. Bir anda gözüm kapalı çizebileceğim bir harita olmuştu hem de bir geceden hatta belki birkaç saatten daha kısa bir sürede. Benim için bir insanın kokusu çok önemliyken benim bir şeyler hissetmemdeki püf noktayken, kokuya bile ihtiyacım kalmamıştı. Sanki kokusu zaten hafızamda kalbimdeydi. En başından beri onu gördüğüm andan beri -ki tarihini bile hatırlıyorum- benim için bir gün çok önemli biri olacağını biliyordum ama bu anlamda, bu kadar önemli olacağını düşünmemiştim. Bu çekimi hep engelledim çünkü engellemem gerekti, şartlar bunu gerektirdi hep, hatta değişen şartlar bile hep bunu gerektirdi. Artık engelleyemiyordum. Bu kadar yakınken bu kadar uzak olamazdım. Bana dediği her şeyi sanki beynimin en köşede kalmış, artık toz tutmuş, çok uzun zamandır açılmayan kutusuna hapsettim. Her an aklımdan geçen, açıp okumama gerek kalmayan her cümlesini ezbere bildiğim, her kelimenin altındaki anlamı hayatımın sonuna kadar bilecek ve hatırlayacakmışım gibiydi. Öyle de oldu. Unutamayacağım cümleler kafamın içinde oradan oraya savruluyor. Sevdiği kişiye aynı zamanda dost diyebilmeli insan, asıl keyfinin çıktığı gibi. Ona diyebilirdim hatta en iyi dostum olabilirdi. Bir his var bilen iyi bilir bilmeyenin ise hayatında bir kere olsun tatması dileğiyle... Beraber yolda yürürken yarım saniyede yaşadım, hayatımda ikinci kez oldu bu. Bir kişide yaşadıktan sonra tekrar birinde daha olmasını beklemezdim. Hatta daha fenasının olmasını hiç beklemezdim. Herkesin bildiği yada bildiğini iddia ettiği karındaki kelebek etkisi bu sefer sadece karnımda değildi. Karnımı istila ettiler yetmeyip parmak uçlarımdan saç köklerime kadar bedenimi sardılar. Bütün vücudumu kavrayıp uçmama yardım ettiler. O kadar neşeli ve heveslilerdi ki, o bunu hissetseydi sadece kelebeklerin sevinci için benim olurdu. Konu konuyu açıyordu biz durmadan konuşuyorduk. Bana 'İki kişiyi aynı anda sevmek mümkün mü?' Diye sordu 'Herkes hayır der ama, evet mümkün' dedim. 'Ben hayır demem ama evet diyen birini ilk defa görüyorum çok ilginç geldi' dedi. O an anladım ikinci kişi bendim. Sevinmeli miydim aslında istediğimin başından beri bu olduğu için yoksa üzülmeli miydim benim olamayacağı için. Darmaduman oldum. Mutluluğun böylesini aynı anda bu kadar derin içten bir acıyı aynı anda nasıl kaldırabiliyordum bilmiyorum. Kendimi hayatıma girecek insana hazırlıyordum ben çünkü bu sefer kendimi ona bırakacaktım ve bu sefer iki kişilik bir aşk yaşayacaktım. İkinci kişimi bulmuştum. Paylaştım bunu onunla. Beklemediğim ve yine beni şaşırtan bir cevap aldım 'İşte budur, bunu duymak beni mutlu etti. Önyargılı yaklaşıp kimseyi istemeyeceğini düşünüyordum hatta düşüncen olumsuz olsaydı düzeltmeye çalışacaktım sen bunu haketmiyorsun' dedi. Onun tarafından önemsenmek kelebeklerimi keyiften dört köşe yaptı. Bir adım daha yakınlaştı. Hissediyordum. Mümkünlüğü olmayan yakınlık. 
     'Doğru kişiyi nasıl anlayacağım?' Dedim. 'Puzzle'ın tek parçası var. Bulunca anlayacaksın, emin ol o da seni arıyordur' dedi. Onu çok merak ediyordum her özelliğini adım gibi bilmek istiyordum hatta vereceği tepkileri bile kazımak istiyordum beynimin en MAVİ köşesine. Matruşka bebeği gibiydik adeta, bir özelliğimizi öğrendikten sonra diğerini daha çok merak ediyor her çıkan bebekte ise daha fazla hayrete düşüyorduk. Saatlerce ekranları bile kapatmadan konuştuk, telefonda konuşuyor mesajlaşıyor olmamıza rağmen sanki yanımda gibiydi sanki gözlerinin en derinine bakıyor ve dinliyordum. Sesi kulaklarımı mutlu ediyor, ruhumu güldürüyordu. O kadar yakınken bir o kadar uzaktı. 'Bildiğin sarılasım geldi sana şu an' dedim, 'Seninle konuşurken ne hissettiğimi anladın o zaman şu an sana koşup sarılasım var' dedi. Bir şey diledi. Yerine getirdim. Bana doğru geliyordu henüz beni görmemişti, koştum boynuna atladım ve o an istemsiz olarak gözlerim kapandı. Bunun anlamı çok güzel tabiki ama bu durumda ne kadar güzel olabilirdi? O an bunu düşünmeyecek, anı yaşayacaktım. O kadar içten ve sıkı sarıldımki vücudunun ısısını paylaştım. Aramızdaki çekim artık onun tabiriyle 'Aşırı Doz' idi. Paylaşılması, söylenmesi gereken bir şeyler vardı. Bu görevi üstlendi. Itiraf ettik. Bir gecede hatta bir anda belki bir saniyede mümkündür ki bir saniyede bu hale gelmiştik. Konuşmasak bile olurdu. Birbirimizin orada, telefonun öbür ucunda, yazdığını okumak için beklediğini biliyorduk. Ona sarıldığımda gözlerimin istemsiz olarak kapandığını söyledim o ise bana kalp ritminin fotoğrafını attı. 148'di. Kelimelerin yetersiz kaldığı noktadaydık. Bu kişiden duyabileceğin iki güzel kelime vardır ya hani ben onu duydum. Kilitlendim, yerimde duramıyordum. Onu seviyordum. Puzzle'ımın eksik parçası oydu, onu bulmuştum. Doğru kişiydi o. Benimle olması, hayallerimi paylaşması, yastığımı paylaşması, kahvaltı soframı paylaşması, yemek sonrası kahvemi hatta sigaramı paylaşması gereken kişi. 
Yanıma geldi. Tanrı'm düşündüğümden zilyon kat güzel kokuyor, güzel bakıyordu. Bütün savunmamı yerle bir etti. Duvarlarımı yıktı. Kollarının arasında cehenneme bile gidebilirdim. Huzurun tanımı o olsa gerekti. Yazarken bile nefesim kesiliyor. 

Ertesi gün bunun yanlış olduğunu, sebepleri olduğunu söyledi, anlattı. Tepki vermek dahi içimden gelmedi, umurumda bile değildi ki sebepler! 'Konuş benimle, say söv ama konuş içine atma' dedi. Söyleyebileceğim tek şey vardı 'Artık hissizim ben, bütün duvarlarımı inşa edicem, surlarımı çekicem kimseye bir daha izin vermicem' dedim. Tıpkı bir kere daha yaşadığım en yakın arkadaşımı kaybettiğim dönemdeki gibi, ölümle kaybetmedim ama ölse anca bu kadar üzülebilir, her şeye böylesine küsebilirdim. 'Önüne bak, ben iyi olurum' dedim. Cevap yok. Gitti. Canım yanıyor. Benim için yaratılmış bir insandı. Ruh ikizimdi. Hatta neydi biliyor musun? MAVİ den çok sevdiğim ilk insandı, Mavi'yi paylaşmak istediğim tek insandı. Bizim aşkımız Mavi'ydi ama şöyle bir sorun var ki sadece tek ton değildi Mavi'nin Her Tonuydu.


8 Mayıs 2015 Cuma

Çift Kişilik Yalnızlık

Çok şey istemiyorum aslında. Sadece yanımda olmanı istiyorum. Bütün günü birlikte geçirelim istiyorum. Seni daha çok sevmek seninle kahkahanın dibine vurmak istiyorum. Kahkahalarımızı fotoğraflarla ölümsüzleştirmek istiyorum. Bizi hep gülerken hatırlamak istiyorum sadece. Birlikte uyuyalım mesela. Sana sarılıp kokunu içime çekerken seni sevdiğimi fısıldayayım kulağına. Senin nefesin yavaşlarken uykunun kollarına paylaşayım seni. Sabah beraber uyanalım ama mümkünse ben daha erken uyanayım sana doymaya çalışayım istiyorum. Dertlerimizi kuytu köşeye hapsedip birlikte yeşerttiğimiz umutlarımızı özgür kılalım istiyorum. Huzuru hayatımızda eksik hissetmeyelim istiyorum. Ağlamak için bir omuza ihtiyacım olduğunda yanımda olmanı istiyorum. Belki bu sayede taşıdığım yaraların acısını hissetmem. Keşkelerinizi rafa kaldıralım onlar yıllar içinde tozlanadururken bizim gülmekten ve akıp giden zamandan dolayı yüzümüz ellerimiz kırışsın istiyorum. Sahip olduklarımızın bizi ne kadar mutlu ettiğini görelim istiyorum. Geçmişe bir çentik atıp geleceğe birlikte kucak açalım istiyorum. Kaybettiklerimizin bir önemi yok. Önemli olan kazandıklarımız. Önceden yaşadığın acılara, hayal kırıklıklarına merhem olup onları teker teker sevgimle tek başıma kapatmak istiyorum. Sevgim yaralarını sarmaya yeter belki. Üzüntülerini hüzünlü bakışların kalbini paslandırmış sanki, gülüşümle bunu düzeltebilirim belki. Beni mutlu etmek çok kolay aslında. Dudağından çıkacak birkaç sözcüğe bakar bir gülüşüm. Çok şey istemiyorum aslında. Sadece yanımda olmanı istiyorum. Sevginle bana ve hayatıma anlam katmanı istiyorum. Hiçbir zaman unutma; bizim ki çift kişilik yalnızlık.